2-3 Günde Prag Keşfi

Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri olan Prag, Ortaçağ’ın bohem tarzını yansıtan, klasik tanımı ile masalsı küçük bir şehir. Güzelliğinden Hitler’in bile etkilenip bombalamaya kıyamadığı bu şehir, 2. Dünya Savaşı’nda en az hasar almış şehirlerden biridir.

Erasmus yapan kardeşimi ziyaret için gittiğim bu şehirde ben 2 gece kaldım ama burada en az 3 tam gün kalınmalı. Konserleri, operaları, mimarisi ile tam bir kültür ve sanat şehri burası.

Nasıl Gidilir?

Prag’a her gün Türk Hava Yolları ve Pegasus’un uçuşları var ama siz diğer havayollarının uçuşlarını da takip ederek biletinizi uygun fiyata getirebilirsiniz. Ben bu ara uygun bilet araştırmamı Turna.com dan yapıyorum. Sizin için de bir alternatif olabilir bu site.

IMG_2263
Charles Köprüsü (Charles Bridge)

İlk gün eşyalarımı eve bıraktıktan hemen sonra şehrin en bilindik, olmazsa olmazı denilen yerlerine giderek keşfimize başladık. Tabi kardeşim bir süredir orada yaşadığı için ulaşım, gezilecek yerler konusunda epey bir fikri vardı. Bu nedenle gezi planım için çok fazla zaman harcamadan kardeşime güvendim 🙂

Tam paskalya dönemi orada olduğum için caddeler ışıl ışıldı, sokaklara hediyelik eşya standları kurulmuştu.

Öncelikle eski kent meydanından başladık gezintimize. Eski Prag (Starometske Namesti) meydanında  şehrin önemli simgelerini; Astronomik saat, Belediye Binası, Meryem Ana kilisesi ve Jan Hus heykelini görebilirsiniz. Ulaşım oldukça kolay, yürüyerek başka yerlere de kolayca ulaşabilirsiniz.

  • Astronomik Saat: Dünyanın en eski saati olan bu mühendislik harikası, 12 saat diliminden ve 12 burcun sembolünden oluşur. Aynı anda hem ayın ve güneşin durumunu ve saati gösterir. Öğrendiğimize göre bu saati tasarlayan Hanus’un bu saatten daha iyisini yapabileceği söylentilerini duyan Prag Heyeti, Hanus’u cezalandırarak gözlerini kör ederler. Bunun üzerine Hanus, intikamını almak için saati bozar. Uzun yıllar sonunda saat tamir edilir. Her saat başında tepedeki pencere açılarak İsa ve 12 havarisi döndüğünü görebilirsiniz. Saatin tepesindeki 4 heykelcik bulunur. Bunlar ölümü, kibir ve kendini beğenmişliği, aç gözlülüğü, sefa ve  eğlenceyi sembolize ederler.

Meydandaki ihtişamlı Meryem Ana Kilisesi, Old Town Bridge Tower, Charles Bridge, Saint Nicholas Kilisesi gördüğümüz yerlerden sadece bir kaçı.

IMG_2491
Saint Nicholas Kilisesi (St. Nicholas Church)

Ayrıca, Charles Köprüsünün hemen altında sağ tarafta Franz Kafka müzesi de gün içinde gezdiğimiz yerlerden biriydi. Müzenin hemen önünde David Cerny’nin Proudy isimli bronz “İşeyen Adam” hareketli heykellerini görebilirsiniz.

Akşam meydandaki paskalya eğlencelerini izleyip yemek yedikten sonra yorgunluğumuzu atmak için evimize döndük.

İkinci gün, güzel bir kahvaltı sonrası Charles Köprüsünden geçerek Prag Kalesine doğru yola çıktık. Prag kalesinin olduğu yer kentin ilk yerleşim yeri olarak kabul ediliyor. St. Vitus Katedrali, Altın Yol (Golden Lane) ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı da bu kalenin çevresinde görülecek yerlerden bir kaçı.

IMG_2588
Saint Vitus Katedrali (St. Vitus Cathedral)

St. Vitus Katedralinin güney cephesindeki meydandan aşağı doğru ilerlediğinizde bir zamanlar Kafka’nın yaşadığı evin de bulunduğu Altın Yol’a ulaşacaksınız. Altın Yol’da ilerlerken Oyuncak Müzesine de muhakkak uğrayın.

Eğer saat başında kaleden çıkıyorsanız, kale kapılarında muhafızların değişim törenine denk gelebilirsiniz. Biz denk gelince bu töreni de izledik.

Gittiğim yerlerde farklı kültürlere ait mahalleleri görmeyi seviyorum. Bu yüzden, Josefov meydanının oradaki Yahudi mahallesine gitmesem olmazdı. İspanyol Sinagogunu ve müzeyi gördükten sonra küçük bir kitapçıdan bir tane İspanyolca masal kitabı aldım.

Yahudi bölgesini ikiye ayıran lüks mağazaların yer aldığı Parizka Sokağından geçtik. Burada pek çok ünlü mağazayı bulmanız mümkün.

Akşamı ise Rudolfinum’da klasik müzik dinleyerek keyifli bir vakit geçirdik. Geldiğinizde burada bir etkinliğe katılın.

Prag’da görülecek bir çok meydan var : Eski Şehir, Yeni Şehir, Hradcany ve Kale, Lesser Town (Mala Strana), Vysehrad… Ben 2.5 güne hepsini sığdırmaya çalıştım. En sevdiğim şehirlerden biri oldu Prag.

Öneri: Nazım Hikmet’in gittiği kafede (Kavarna Slavia) bir şeyler için, şehrin tepelerinden mimarinin keyfini çıkarın ve kültürle iç içe olun.

 

 

 

 

 

 

 

Leave a comment